top of page

Petrolden Veri Çağına Geçiş

  • Yazarın fotoğrafı: Yuşa Kaymakçı
    Yuşa Kaymakçı
  • 21 Kas
  • 2 dakikada okunur
ree

Suudi Arabistan, petrolün stratejik önemini hızla yitirdiği yeni dönemde ABD ile ilişkilerini ve bölgesel güvenlik mimarisini yeniden şekillendiriyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın 18 Kasım’da Beyaz Saray’da Donald Trump ile gerçekleştirdiği görüşmede, değeri toplamda 1 trilyon doları bulan kapsamlı anlaşmalar imzalandı. Bu anlaşmalar, veri merkezleri, çip üretimi, enerji altyapısı ve uzay teknolojileri gibi geleceğin sektörlerinde Suudi Arabistan’ın kaynak ve finansman sağlayacağı, ABD şirketlerinin ise teknoloji ve altyapıyı üstleneceği bir modele dayanıyor.


Prens Selman’ın “İttifak yenileniyor, kapsam genişliyor, eksen değişiyor” mesajı, iki ülke arasındaki ilişkinin artık yalnızca petrol arz güvenliği üzerine kurulu olmayacağını açıkça gösteriyor. Bu ifade, Suudi Arabistan’ın ABD güvenlik mimarisinden kopmak istemediğini; aksine, petrol sonrası dönemde veri işleme, büyük ölçekli yapay zekâ operasyonları ve yeni nesil savunma altyapıları üzerinden bu ittifakı güçlendirmeye çalıştığını ortaya koyuyor.


Selman’ın bir mesajı da Suudi Arabistan’ın artık açıkça “AI üreten bir ülke” olmak istediğini duyurmasıydı. Jensen Huang, Elon Musk, Lisa Su ve Greg Brockman gibi dev teknoloji şirketlerinin CEO’ları da bizzat Selman ve Trump’la toplantıya katıldılar. Suudi Arabistan araziyi, enerjiyi ve parayı koyuyor; ABD şirketleri ise GPU’ları, bulut altyapısını ve yazılım teknolojisini getiriyor. Böylece iki taraf da kendi güçlü olduğu alanı masaya koyarak yeni bir AI üretim ekosistemi kuruyor.


Elon Musk, XAI için Suudi Arabistan’da 500 MW büyüklüğünde dev bir veri merkezi kurulacağını açıkladı. Veri merkezinin hesaplama gücünü Nvidia ve AMD gibi şirketlerden sağlanacak çipler oluşturacak. Bu denli kritik ve büyük ölçekli teknoloji altyapılarının güvenliği ise doğal olarak ABD’nin savunma şemsiyesi altında olacak. Bu çerçevede, F-35 savaş uçaklarının Suudi Arabistan’a satılması da dahil olmak üzere birçok savunma anlaşması imzalandı.


Bana göre dünyada petrolün yerini doğrudan veri alamaz; çünkü verinin stratejik bir rezerv olma özelliği yok. Yeni petrol olarak görülebilecek en yakın unsur nadir toprak elementleridir, fakat bunlar da Suudi Arabistan’da bulunmuyor. Dolayısıyla Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin teknolojiye yönelmesi şaşırtıcı değil. Değişen küresel düzen içinde petrolün stratejik ağırlığının azalması, bu ülkeleri ABD güvenlik mimarisinde daha fazla yer tutmaya ve bunu teknoloji yatırımlarıyla desteklemeye zorluyor.


Körfez ülkelerinin yüksek finansal kapasitesi ve süregelen güvenlik kaygıları, ABD için yeni bir stratejik fırsat penceresi açmış durumda. Trump yönetimi bu durumu trilyonlarca dolarlık sermayeyi ABD’ye çekmek için aktif biçimde kullanıyor. Körfez sermayesi, aynı zamanda ABD’nin yapay zekâ çağında tekrar kurmak istediği küresel teknoloji hegemonyasının da önemli bir finansörü olarak kullanılacak.


Ortaya çıkan tablo, petrolden veri merkezlerine, enerji hatlarından AI fabrikalarına uzanan bambaşka bir güç düzenine işaret ediyor. Bu yeni düzende Suudi Arabistan enerjiyi, finansmanı ve geniş arazileri sağlarken; ABD teknolojiyi, güvenliği ve kritik altyapıyı masaya koyuyor. ABD’li şirketlerin bölgede bu kadar hızlı ve büyük çaplı yatırım yapabilmesinin bir nedeni de Suudi Arabistan’ın sunduğu düşük regülasyonlu, bürokrasiden arındırılmış ve yatırımcıya oldukça esnek kapılar açan ortam. Bu kolaylık, Körfez’i teknoloji yatırımlarında doğal bir cazibe merkezine dönüştürüyor. Böylece iki ülke arasındaki ilişki, eski petrol–güvenlik denkleminden çıkıp yapay zekâ, enerji ve hesaplama gücünün öne çıktığı yeni döneme doğru kayıyor. Bu geçiş içinde bulunduğumuz çağın yönünü yansıtan doğal bir sonuç.

Yorumlar


Ne düşündüğünü bana bildir!

Fikrini Paylaştığın İçin Teşekkürler

© 2023 by Train of Thoughts. Proudly created with Wix.com

bottom of page