İsrail'e Ziyaret Katar'a Saygısızlık

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio dün İsrail'e gitti ve kipa takarak ağlama duvarını ziyaret etti.

İsrail'in Katar'ı vurmasının ardından ABD herhangi bir kınama yayınlamadı. Üstelik İsrail başbakanı açık açık Katar'ı yine vuracağız mesajını verdi. ABD'nin önemli müttefiklerinden saydığı Katar'ı devamlı tehdit etmesine rağmen İsrail'e bir şey söyleyememesi ve üstüne bir de dost ziyareti normal bi olay değil.

ABD'nin müttefikler ağı bozuluyor. Mevcut ABD politikaları ABD'yi giderek daha güvenilmez hale getiriyor ve yalnızlaştırıyor. ABD müttefiklerine artık bi ortak gibi değil kendisine sığınmaktan başka çaresi olmayan güçsüz devletler olarak bakıyor. Son olarak Katar'a yapılan ise büyük bi saygısızlık.

Çin ile mücadele ABD'nin kimyasını bozuyor. Batılı müttefiklerini Çin ve Rusya tehdidine karşı yalnız bırakmakla korkutup Çin ve Rusya ile topyekün bi mücadele verebileceklerini düşünüyolar. Bu savaşın galibi Çin olur.

ABD'nin müttefiklerine ihtiyacı var. ABD bugün bi süper güçse bu müttefik ağı sayesinde. Teknolojide lider devletse Avrupa'nın da sayesinde. Örneğin çip üretim ağında Avrupa yeri dolmayan Avrupalı şirketler var. Avrupa pazarı önemli bi pazar teknolojik ürünlerini onlar satın alıyor. Tesla'nın Avrupa satışlarının geçen yıla göre %50'den fazla düşüp BYD'nin ise hızla yükselmesi gibi diğer şirketleri de aynı akıbeti yaşar. Avrupa ülkelerinin F-35 siparişlerini iptal ettiklerini görüyoruz.

ABD'nin SSCB'ye karşı en büyük avantajı teknolojide farkı açmasıydı bu da dış pazarlara açılma ve ölçek ekonomisi sayesinde mümkün oldu. Çin bugün hızla ABD'nin pazar lideri olduğu ülkeleri ihracatta geçmeye başladı. ABD'ye karşı oluşan nefret yakında bunu daha da körükleyebilir. ABD müttefiklerini yalnız bıraktıkça Çin'le aralarında köprüler kurulması mümkün olabilir. Çin lideri Xi daima ticaret, barış, medeniyet ve ilerlemeden bahsederken ABD herkesi tehdit edip duruyor, bakanlığın adını Savaş Bakanlığı yapıyor.

İsrail'in soykırımına ses çıkaramayan ve daha da cesaretlendiren yayılmacı bi canavara dönüştüren ABD'nin politikadaki bağımsızlığı sorgulanıyor. Üniversitelerde İsrail'in soykırımına karşı çıkan öğrenci ve akademisyenlerin "Hamas yanlısı terörist" ilan edilip gözaltına alınması düşünce ve fikir özgürlüklerini sorgulatıyor. En son Charli Kirk suikastında Trump'ın katili yakalayıp idam edelim demesi ve Çin'i örnek gösterip yargılamanın kısa sürmesi gerektiğini söylemesi bana ABD, Çin'i mi örnek almak istiyor sorusunu sorduruyor. Ayrıca Trump'ın diktatör olsam insanlar beni yine isterdi ama diktatör değilim gibi söylemleri de var.

Giderek daha az demokratikleşen bi ABD ve giderek daha demokratikleşen bi Çin mi göreceğiz? ABD yeni dünya düzeninin kurucusu olmak için gerekli güce ve kabiliyete sahip ama bunu doğru şekilde kullanamayıp dünyayı krize sürükleyen bi devlet haline geldiği gibi giderek gücünü de kaybetme eğilimine girdi.