İsrail'de Savaş Başkanı Mısır'da Barış Başkanı
- Yuşa Kaymakçı

- 17 Eki
- 2 dakikada okunur

ABD başkanı Trump 13 Ekim'de Gazze'deki ateşkes sürecini ilerletmek üzre Mısır'daki barış konferansına katılmak için hareket etti ancak Trump önce İsrail'i ziyaret etti. İsrail meclisinde konuşma yapan Trump burada dakikalarca ayakta alkışlandı. Trump konuşmasında ABD'nin ve kendisinin İsrail'e her zaman destek olduklarını ne silah istedilerse verdiklerini İsrail'in de bu silahları çok iyi şekilde kullandığından bahsetti. Trump, Netenyahu'nun bu barışı sağlayan kişi olduğunu ve bunu da savaşla yani zorla yaptığını söyledi.
Trump ardından Sharm Eş-Şeyh'deki konferansa katılmak üzere Mısır'a hareket etti. ABD - Mısır - Türkiye ve Katar'ın ana aktörler oldukları konferansta İngiltere, Fransa, Almanya gibi güçlü Avrupa devletleri de yer aldı. Burada da kürsüyü devralan Trump, 3000 yıllık sorunları çözdüğünü, Orta Doğu'ya barışı getiren lider olduğunu iddia etti. Pakistan ve Mısır gibi İslam ülkelerinin devlet başkanları tarafından da Trump'a övgüler dizildi. Trump cumhurbaşkanı Erdoğan'a da yine övgüler yağdırdı, güçlü bir adam, çetin ceviz, herkesin bildiğinden daha güçlü bi ordusu var, her konuda bana yardımcı oluyor gibi şeyler söyledi.
İsrail'den Mısır'a bikaç saatlik uçuşla bambaşka bi kişiliğe geçip başımızı döndüren Trump ABD'ye döner dönmez Hamas'a yönelik tehditlerine devam etti. 24 İsrail'li cenazenin iadesi için sözlerin tutulmadığı ve hemen etmezlerse İsrail'in saldıracağını söyledi. Cenaze için anlata anlata bitiremediği, Orta Doğu'nun altın çağını getirecek, 3000 yıllık sorunları çözen anlaşmayı bozacak. Siyonistlerin ABD siyaseti üzerindeki etkisini anlamak için şu sekans yeterli.
ABD, Siyonistlerin sözünden asla çıkamaz. Ancak ABD'nin yine yanından uzaklaştırmak istemediği Körfez sermayesi var. ABD ikisini de kaybetmek istemiyor. Zaten nasıl ikili oynadıkları çok rahat şekilde görülüyor. Türkiye ise hem Nato için önemli müttefik, jeopolitik önemi, ayrıca hem Türk, hem İslam dünyasıyla olan güçlü tarihsel bağlarıyla etki gücüne sahip bi ülke olarak görülüyor. Trump güçlü liderleri seviyor çünkü onlarla anlaşarak büyük toplulukları ve coğrafyaları etkileyebilirsin. Bunun için de kendine Erdoğan'ı seçmiş. Örneğin Trump, Avrupa'da en çok İngiltere kralını muhatap alıyor. İngiltere başbakanına zaten düzgün bi muamele dahi yapmıyor.
ABD üretimi yada onun herhangi bi etkisi olmadan üretimi yapılamayan ürünler ABD politikası ne olursa olsun mecburen satın alınıyordu. Ancak artık dengeleri değiştiren bi güç var; Çin. ABD yeniden üretim yapmak istiyor ancak ürettiği malı satacak pazarlara ihtiyacı olacak. ABD malının artık alternatifi var. Müslüman coğrafyası kardeşlerini katleden ülkenin ürünlerini neden satın alsın, almaz veya almayabilir. Yani artık bi tercih hakkı var. ABD'nin hiçbir tarafla düşmanca ilişkiler içinde olma lüksü kalmadı. Çin'e karşı dünyadaki her türlü sermayeye, askeri güce ve insan kaynağına ihtiyacı var.
Çin baskıcı bi ülke, diktatör bi lider tarafından yönetiliyor, ayrıca Doğu Türkistan'daki Türk'lere de olduğu gibi yine ülke içindeki tüm azınlıklara karşı asimilasyon ve zulüm politikaları uyguluyor. ABD ise Siyonistlerle beraber onlarsa tüm Orta Doğu'da savaşı körüklüyor, Gazze'de soykırım yapıyor, Türkiye'den Pakistan'a kadar birçok devleti tehdit ediyor. İkisi de birbirinden kötü. İkisinin de alternatifini üretmeliyiz. Ancak üretemediğimiz yerde de ikisinden de faydalanmalı.
Çin güç dengelerini öyle değiştiren bi ülke ki ABD'yi her tarafa yaranmaya çalışan yanar döner bi hale getirdi. Kafalar karıştı, kimyalar bozuldu. Mevcut dünya jeopolitiğini okumak için Çin'in etkisini anlamak yeterli.






Yorumlar