top of page

Arka Bahçe, Venezuela ve Çin Etkisi

  • Yazarın fotoğrafı: Yuşa Kaymakçı
    Yuşa Kaymakçı
  • 7 Ara
  • 2 dakikada okunur
ree

ABD, Latin Amerika’yı tarihsel olarak her zaman kendi "arka bahçesi" olarak görmüştür. Başkan James Monroe’nun 1823’te açıkladığı doktrinde Batı Yarımküre, ABD’nin nüfuz alanı; Latin Amerika ise dokunulmaz "arka bahçesi" olarak tanımlanmıştı. Bugün bu strateji, Trump’ın dönüşüyle birlikte Meksika ve Panama’dan sonra şimdi de Venezuela kriziyle yeniden diriliyor. Zira Venezuela’daki kriz sadece uyuşturucu, göçmen veya demokrasi mücadelesinden ibaret değil. Burası, ABD ve Çin arasında giderek ısınan küresel egemenlik savaşının en yeni cephesi.


ABD, Venezuela lişkilerindeki kırılma, Hugo Chavez’in iktidara gelişi ve sosyalist politikaları hayata geçirmesiyle başladı. Ancak asıl kopuş, Maduro döneminde yaşandı. Büyük ekonomik çöküş ve ülkeden ayrılan milyonlarca vatandaşın yarattığı küresel göç dalgası, ABD sınırlarını da zorlayan bir krize dönüştü. İplerin tamamen koptuğu an ise 2024 seçimleri oldu. Muhalefet adayı González’in sandıktan zaferle çıktığını ilan etmesine rağmen, Maduro rejimi bu sonucu tanımadı ve muhalefeti liderini tutuklayıp içeri attı. Trump yönetimi, Venezuela’yı doğrudan ABD’nin karşı karşıya olduğu düzensiz göç ve uyuşturucu krizinin kaynağı olarak görüyor. Son gelişmeler, ilişkileri diplomatik zeminden tamamen çıkarıp sert güç kullanım noktasına getirdi. ABD savaş gemileri Venezuela açıklarına yığılmış durumda.


Trump yönetimi, bölgedeki sol dalgaya ve yükselen Çin etkisine karşı, Arjantin’de seçimi kazanan sağcı, liberal Javier Milei gibi agresif isimlerle yakınlık kurarak yeni bir blok oluşturuyor. Çin etkisini kırmak için atılan en somut adım ise Panama’da görüldü. ABD, Çinli şirketlerin Panama Kanalı üzerindeki liman kontratlarını sonlandırmak ve ticari kontrolü geri almak için çok sert bir hamle yaptı. Trump yönetimi, Panama’ya "Ya anlaşmaları sonlandırırsınız ya da askeri müdahale yaparız” restini çekerek bölgede kullanacağı yeni dili açıkça gösterdi. Bu baskı sonuç verdi; Panama, Çin’in küresel projesi Kuşak ve Yol Girişimi'nden (BRI) çekildiğini duyurdu ve kritik altyapıdaki Çin hakimiyetini sonlandırdı.


Bu denklemde Venezuela, Çin için kritik bir ortak oldu. Çin yönetimi, Venezuela petrolünü alırken; karşılığında Huawei ve ZTE gibi teknoloji devleriyle otoriter rejime dijital iletişim ve gözetim altyapısı sağladı. Bu "dijital otoriterizm" ticareti sayesinde rejim ayakta kalırken, Çin de teknoloji ihracatı için kendine bağımlı yeni bir pazar yaratmış oldu.


ABD’nin nihai stratejisi, Çin’i önce arka bahçesinden tamamen kovmak. Panama’da sergilenen agresif tutumun işe yaraması, Venezuela için de benzer bir senaryonun habercisi oldu. Hedef, Latin Amerika üzerinde tam kontrol sağlayarak bölgeyi bir "Çin pazarı" olmaktan çıkarmak; aynı zamanda petrol, lityum ve nadir toprak metalleri gibi stratejik kaynakların kontrolünü yeniden ABD’ye bağlamaktır.

Yorumlar


Ne düşündüğünü bana bildir!

Fikrini Paylaştığın İçin Teşekkürler

© 2023 by Train of Thoughts. Proudly created with Wix.com

bottom of page