Pax Americana’nın Sonu. Pax Silica, “Yeni Merkantilizm” ve Türkiye’nin Rolü
- Yuşa Kaymakçı

- 15 Ara
- 5 dakikada okunur

Almanya Şansölyesi Merz'in önceki gün bi konuşmasında bahsettiği Pax Americana’nın sonu, dünyanın güvenli ve serbest ticaret dönemi olan eski düzenin sona erdiğini gösteriyor. Artık ticarette ekonomik verimlilik değil, güvenlik öncelikli.
Bu yazıda, Merz’in uyarısından hareketle, gücün ve ticaretin merkezine yarı iletkenleri yerleştiren yeni düzen Pax Silica’yı inceliyorum. Analizimde, günümüzdeki ekonomik korumacılık ve deniz ticaretine yönelik tehditlerin kökenini, 16-18. yüzyıl Merkantilizm politikalarına dayandırarak çarpıcı tarihsel benzerlikler ortaya koyarak açıklayacağım. Son olarak, Akdeniz'deki bu güvenlik boşluğunda Türkiye'nin donanma gücü, ve bölgesel güvenliği sağlama rolünü değerlendireceğiz.
Pax Americana: Güvenli Ticaret Dönemi
Pax Americana, II. Dünya Savaşı sonrası ABD önderliğinde kurulan "Amerikan Barışı" düzeniydi. Pax kelime olarak barış demek. Bu, sadece NATO gibi askeri bir ittifaklar sistemi değil, aynı zamanda küresel serbest ticaretin de güvencesiydi. ABD donanmasının dünya deniz yollarını ücretsiz bir şekilde koruması, ticareti düşük maliyetli ve öngörülebilir kıldı. Bunun karşılığında ABD doları küresel ticaretin ortak para birimi olarak kabul ettirdi. Avrupa ve Asya ülkeleri, savunma bütçelerinin büyük bir kısmını kesip bu parayı refaha ve ekonomik büyümeye aktarabildiler. Bu, dünyanın ucuz ve güvenli ticaret yapmasına olanak tanıyan "bedava güvenlik katmanı" idi.
Böyle anlatınca hoş duruyor ancak bu düzen de temelinde meydana gelen derin çatlaklar nedeniyle artık sona geldi. Trump’ın geldiğinden beri izlediği politikalar ve geçtiğimiz günlerde ilan edilen Trump Doktrini’nde ABD’nin artık "Batı" dünyasını koruma sorumluluğunu üstlenmek istemediği anlaşılıyor.
Merz’in Açıklamaları ve Pax Americana’nın Sonu
Almanya Şansölyesi Friedrich Merz'in "Pax Americana'nın Sonu" temalı konuşması, Batı'nın uzun süredir hissettiği bir tedirginliğin resmiyete dökülmüş haliydi.
Merz, “Avrupa için ve Almanya için Pax Americana’nın onlarca yılı büyük ölçüde sona erdi. Nostaljinin kimseye faydası yok, bu dönem artık yok. Amerikalılar artık kararlı biçimde kendi çıkarlarını takip ediyor” açıklamalarında bulundu.
Buradan net şekilde anlaşılacağı üzere Merz, Avrupa’ya artık ABD’nin Avrupa’nın güvenliğini sağlamadığı yeni düzene hazırlık yapması için net bir çağrı yapıyor. Şansölye Merz; “Trump bir gece gelmedi, bir gece de gitmeyecek. ABD bu politikaları izlemeye bir gece karar vermedi, bir gece de kaybolmayacak” açıklamalarında bulunarak ABD’nin yeni stratejisinin geçici olmadığı, Trump sonrasında da devam edeceği uyarısını yapıyor ve halâ durumu ciddiye almayan Avrupalıları yeni geleceğe karşı artık durumu ciddiye almaya çağırıyor.
Geri Çekilmenin Sonuçları: Güvenlik Maliyeti
Pax Americana'nın geri plana itilmesi, artık ticaretin sadece maliyet ve verimlilik değil, aynı zamanda güvenlik meselesi haline geldiği anlamına geliyor. Güvenlik şemsiyesi kalkınca, her bölge kendi kritik tedarik zincirlerini (özellikle enerji, gıda, çip) kontrol etmeye çalışacak. Bu da ekonomik milliyetçiliğin yükselişini hızlandıracak ve küresel ticaretteki risk primini artıracak. Bu durum bizi, sadece maliyet-etkinlik arayan küreselleşme döneminden, güvenliğin her şeyin önüne geçtiği yeni bir döneme taşıyor: 21. yüzyıl Merkantilizmi.
Pax Silica: Çip Ticaretinin Kontrolü
Almanya Şansölyesi Pax Americana’nın sona erdiğini söyledikten hemen sonra, ABD hükümetiyle çip üretim ve tedarik zincirinde kritik yer tutan ülkeler arasında yeni bir anlaşma imzalandı: Pax Silica. Pax Americana’nın boşluğunu dolduracak yeni düzeni ararken Pax Silica’nın ortaya çıkışı ve sadece kritik hammadde ve ürünlere odaklanması, bana tam olarak 16-18. yüzyıl Merkantilizm sistemini hatırlattı.
Bu, küresel gücün ve güvenliğin artık sadece petrol veya nükleer silahlarla değil, yüksek teknolojiye (Yarı İletkenler/Nadir Toprak Elementleri/Yapay Zekâ) sahip olma, üretme ve kontrol etme yeteneğiyle tanımlandığı yeni bir düzenin sinyalleri.
Pax Silica’nın temel misyonu, Yapay Zekâ ve çip teknolojileri için kritik hammadde ve bileşenlere sahip olan ülkeler arasında ekonomik ve ticari işbirliğidir. Ancak Pax kavramıyla Pax Americana’ya yapılan atıf, bu işbirliğinin kapsamının ticaretin ve tedarik zincirlerinin güvenliğini de kapsayabileceğini düşündürüyor. Bu ülkeler; İsrail, Japonya, Güney Kore, Singapur, İngiltere, Hollanda, Birleşik Arap Emirlikleri ve Avustralya’dır. Bu, ABD’nin Çin’e karşı geliştirdiği yeni ekonomi ve ticaret kapsamlı savaşı için yeni bir müttefikler ağı olabilir.
16-18. Yüzyıl Merkantilizmi ve 2026’da Ticaret
Bazen eski düzen yıkıldığında yenisini çok uzakta aramamak gerekir, tarih birçok konuda fikir verecektir. Mevcut düzenin yıkılışı, eski düzene geri dönüş anlamına gelebilir.
Merkantilizm, ekonomiyi ulusal gücün hizmetine sokan bir doktrindi. Amaç, altını ülkede tutmak, ihracatı artırmak ve kritik hammadde (kereste, baharat) tedarikini garanti altına almaktı. O dönemde de ticaret gemileri, donanmanın koruması olmadan savunmasızdı ve bir gemiye saldırı, direkt devlete yapılmış bir meydan okumaydı.
Bugün Karadeniz’de veya Kızıldeniz’de vurulan her bir ticaret gemisi, Pax Americana’nın sunduğu güvenlik algısının kalktığını gösteriyor. Gelişmiş çipler ve nadir toprak elementleri, altın ve baharatın yerini aldı ancak denizlerdeki tehlike sinyalleri, 18. yüzyılın sarsılmaz, güce dayalı Merkantilist ruhunu geri getiriyor.
Pax Silica'nın doğuşunu en somutlaştıran olaylardan biri, denizlerdeki güvensizliktir. Kızıldeniz'de Husilerin veya Karadeniz'de Rusya-Ukranya savaşının yol açtığı saldırılar ve tehditler, Pax Americana'nın temel direği olan açık denizlerin güvenliğinin artık garanti altında olmadığını kanıtlamaktadır. ABD’nin ekonomik güvenliği ulusal güvenliğiyle bir tuttuğu bir düzende, dünya çip tedarik ağının güvende tutulması büyük önem arz ediyor.
ABD Trump Doktrini’yle birlikte "artık küresel ticaretin güvenliğini sağlamayacağız" dese de, Pax Silica ile birlikte kritik teknolojilerin ticaretinin güvenliğini sağlamaya devam edeceğini ilan ediyor. Bu tam olarak Merkantilizmin kritik ham maddelerdeki korumacı tavrıyla benzeşiyor. 21. yüzyılın gücü, yüksek teknolojiye ve yarı iletkenlere hükmetmekten geçiyor.
Akdeniz ve Karadeniz’in Güvenliği: Türkiye
Pax Americana’nın geri çekilmesiyle, Akdeniz ve Karadeniz’de ortaya çıkan güvenlik boşluğu, bu denizleri tekrar güç mücadelesinin merkezine taşımış olacak. Ticari akışların kesintiye uğraması riski, bölgesel güçleri önlem almaya zorluyor.
Türkiye, boğazların kontrolü ve son dönemdeki donanma yatırım ve stratejileri sayesinde, bu hayati ticaret yollarının güvenliğini sağlayan ana aktörlerden biri olma iddiasında. Bu, sadece kendi ticaretini değil, aynı zamanda bölgesel akışı da güvence altına alma görevini üstlenme isteğidir.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) son açıklamalarına göre Türkiye; bölgesinin en büyük donanmasına sahip olmasına rağmen şu anda aynı anda 39 savaş gemisinin inşasına devam ediyor. MSB tarafından açıklanan bir de devam eden yerli uçak gemisi programı ve inşası mevcut. Türkiye'nin üstlenmek istediği bölgesel rol, 16-18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun Akdeniz'deki ticaret akışını koruma misyonunun modern bir versiyonudur.
Osmanlı İmparatorluğu 18. yüzyılda ABD ile de bi anlaşma yapmış ve Akdeniz ticaret rotalarını kullanmaları karşılığında ABD gemilerinden vergi almıştır.
Türkiye ile İtalya ve İspanya arasında yapılan Akdeniz’in güvenliği anlaşmaları, bu ülkelerin Pax Americana sonrası dönem için uzun zamandır hazırlık yaptıklarını ve Akdeniz ticaretinin güvenliğini sağlamak için ortaklıklar geliştirdiklerini gösteriyor. Mısır ve Libya gibi ülkelerle yapılan anlaşmalar da mevcut. Türkiye, İtalya ve İspanya aynı zamanda birçok alanda birbirlerinin savunma ve uzay misyonlarını desteklemektedir.
Sonuç - Yorum
Pax Americana’nın bittiğini veya bitmek üzere olduğunu artık kesin şekilde söyleyebiliriz. Pax Silica gibi kritik maddelerde ticaretin güvenliğini sağlamayı amaçlayan yeni işbirlikleri bize, NATO gibi eski kalıcı işbirliği organizasyonlarının da artık öneminin azaldığını göstermektedir. ABD’nin boşalttığı ticaretin güvenliğini sağlama görevi, yeni düzende artık bölgesel güçlerin üzerine düşecektir. Bölgesel çıkar ittifaklarının kurulduğu (örneğin Türkiye-İtalya-İspanya işbirlikleri) bu dönemde, ulusların çıkarlarından ziyade ortak değerler üzerinden kollektif çıkarları korumaya çalışan Avrupa Birliği gibi organizasyonlar etkisini kaybedecektir.
Bu yeni çağda ticaret gemileri, jeopolitik hedefler haline gelmiştir. Türkiye gibi bölgesel güçler için bu, sadece hayatta kalma değil, aynı zamanda güvenlik mimarisini yeniden inşa etme ve kritik ticaret akışlarının bekçisi olma fırsatıdır. Gelecek, geçmişte de olduğu gibi kimin teknolojiye ve denizlere hükmedeceğine bağlıdır. Denizlere hükmetmek için havaya, havaya hükmetmek içinse uzaya hükmetmek gerekir. Neticede 18. yüzyılda değiliz; Türkiye, kritik teknolojilerden uzaya, savunmadan enerjiye her alanda güçlü bir şekilde var olmak zorundadır. Bu artık bir seçenek değil ulusun var oluş meselesidir.




Yorumlar